Last updated on Tuesday June 26th, 2018
masaüstü bilgisayar kültürünün artık genelde işyerleri ile sınırlı kalmaya başladığı, taşınabilir bilgisayarların, akıllı telefonların ve tabletlerin yaygınlaştığı, mobil internetin artık hayatımızın olmazsa olmazı olduğu şu günlerde, her anımıza eşlik edecek çeşitli boyutlarda teknolojiler mutlaka var.
Benim de çalışırken yardımcım masa üstü bilgisayarım, çoğunlukla bütün ağır işlerimi yürüten bir dizüstü bilgisayarım, telefonda konuşmaktan daha çok şarjda duran bir adet cep telefonum var. Ayrıca, bu yazının kahramanı, her zaman her yerde göreve hazır olan bir iPad’im…
2014 yılının başlarından 2015 yılının ortalarına kadar Android işletim sistemli bir tablet kullandım. Özellikle küçük boyutlu olmasının yanında uzun pil ömrü ve kablosuz bağlantının olduğu her yerde göreve hazır olması nedeniyle kendisini çok sevdim. Ancak her zaman kablosuz bağlantıya erişimim olmuyordu ve tabletin dahili hafızasının yeterli olmadığı kanısına vardım.
Android konusunda kendimi yeterli gördüğümden artık iOs sistemini denemem gerektiğini düşünüyordum ancak bu kesinlikle iPhone olmamalıydı. Aşırı abartılı fiyatlar ve zaten telefonumun çoğu şey için yeterli olması buna en büyük etkendi. Nihayetinde tabletimden vazgeçip, onun yerini bir iPad ile doldurmalıydım. Çok fazla araştırma yaptım ve hücresel ağ destekli bir iPad Mini 2 almaya karar verdim. Özellikle hücresel ağ uyumlu bir model tercih etmemin meyvelerini yaz tatilimde kısmen de olsa alacaktım.
Apple mağazasından sipariş ettiğim tabletim 4 gün kadar bir sürede elime ulaştı. Kullanım şeklini ve püf noktalarını kavramam çok sürmedi. 7.9 inç boyutunda ekranı, önceleri kullandığım Acer tabletimle aynı boyutlarda ancak daha ince ve tabii ki de malzeme kalitesi konusunda çok önde. Performansı ve konforu kesinlikle tartışılmaz.
Bir yolunu bulup Google kişilerimi, maillerimi ve Drive hesabımı iPad’imle senkronize ettim ve bundan böyle bu konularda ek bir çaba sarfetmeme gerek kalmayacaktı.
Dahili hafıza olarak 32 GB seçtim çünkü iPad uygulamalarının oldukça büyük boyutlarda olduğunu okumuştum ve araştırmalarımın doğru olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Android’de 20 MB olan bir uygulama, iPad’de 100 MB’a kadar çıkabiliyor.
Erişilebilirlik tarafından bakarsak da; VoiceOver oldukça seri çalışıyor, iPhone’daki parmak hareketlerini eksiksiz iPad’de de uygulayabiliyorsunuz. Braille yazma hariç, diğer hareketleri iPad’de uygulamak sanki daha kolay bence. Klavyesi oldukça başarılı ama yine de bir adet harici klavye ile çok daha hızlı çalışabiliyorsunuz. Ses konusunda da oldukça başarılı çünkü şarj girişinin sağında ve solunda hatırı sayılır dolgunlukta bir sese sahip 2 adet hoparlör mevcut. iPhone’larda bu konuyu hep arka planda tutan Apple, tabletlerinde stereo hoparlörler kullanmış. Mikrofon konusunda 10 üzerinden 10 veremeyeceğim ancak onun için de harici çözümler var elbette.
Mini İpad, boyutu itibariyle çantamda kendine çok rahat bir şekilde yer buldu ve bu yüzden sürekli yanımda. Uzun seyahatlerde, işyerinde ve internete ihtiyacım olduğu her an kendisinden faydalanabiliyorum. Bekleme durumundayken pili günlerce aynı seviyede kalabiliyor. Böyle bir performansı telefonlardan beklediğimiz günler artık geçmişte kaldı, tabii o zamanlar telefonların tek eğlencesi yılan oyunuydu. Yılan değil de Space Impact oyununu çok oynardım..
Tabletin eksi yönlerinden de bahsedecek olursam; Şarj olurken gereğinden fazla ısınıyor ve şarj esnasında kullanım yapmam gerektiğinde beni tedirgin ediyor. Ayrıca kutu içinden çıkan kablo bir şarj kablosu için çok kısa…
Şu aralar tabletimde 4 sayfa dolusu uygulama var ve hepsinden tek tek bahsetmeye gerek yok diye düşünüyorum. Hücresel ağ destekli model tercih etmemle birlikte bir de data SIM kartı aldım. Yaz tatilim boyunca Turkcell’in yetersiz çekim gücü sebebiyle interneti yeterince kullanamadım ancak genel anlamda internet hızı İstanbul sınırları içerisinde idare edecek seviyede.
Sonuç olarak; Yazı yazmak, düzenlemek, doküman okumak, müzik dinlemek ve gerektiği anda hızlıca internete bağlanmak; bunların yanı sıra hepsini uzun süre boyunca başarabilecek güçlü bir donanım, yazılım ve pil üçlüsüne sahip olmak gibi artıları sebebiyle iPad iyi bir yol arkadaşı. Eğer bir iPad alacaksanız da kesinlikle hücresel ağ destekli bir modelini alın derim.
Be First to Comment